ANTİK VE ORTA ÇAĞ TIBBINDA BÜYÜK ROLLERİN SAHİPLERİ
Antik dünyada oluşan tıp birikimi, bu birikimin bozulmadan Orta Çağ’a taşınması, aynı dönemde ortaya konan teşhis, teori ve eserlerle güncellenmesi tıp tarihinde önemli bir yer teşkil eder. Hatta 19. ve 20. yüzyılda çığır açan buluşlara, 21. yüzyılda ileri seviye araştırmalara imza atılması bile o ilk birikimler sayesinde gerçekleşmiştir diyebiliriz. Antik ve Orta Çağ’da, Batı’dan ve Doğu’dan çıkarak tıbbın gelişim sürecinde fener işlevi görmüş isimlerden bazılarını hatırlamaya ne dersiniz?
Antik dönemlerde tıp bilgisi babadan oğula aktarılırdı ve Hipokrat’ın soyu da hekimlerden oluşan bir aileye dayanıyordu. Yunanistan’da MÖ 460’ta doğup MÖ 370’te yani 100 yaşın üstünde öldüğü düşünülen Hipokrat modern tıbbın kurucusu olarak kabul edilmekte. Tıp ve felsefenin birlikte ele alındığı dönemlerin zirvesinde Hipokrat vardır. 2500 yıl önce yaşayan bilginin (veya öğrencilerinden birinin) yazdığı düşünülen Hipokrat Yemini günümüz tıp fakültelerinde değiştirilerek de olsa okunmaya devam ediyor.
“Tıbbın Babası” Hipokrat’tan beş asır sonra dünyaya gelen Galen’in unvanı “Hekimlerin İmparatoru” idi. Pergamon’da, Smyrna’da, İskenderiye’de ünlü hocalardan dersler alan tıp bilgini Bergama’da, yani ülkemiz sınırları içinde dünyaya gelmişti. Gladyatörlerin başhekimi olduğu sırada sürekli yapılan egzersizlerin her insan için gerektiğini fark ederek spor hekimliğinin temellerini attı. Deneysel fizyolojinin kurucusu, eczacılığın atası, büyük anatomist Galen, 129-216 yılları arasındaki yaşamında bütün gözlemlerini ve sonuçlarını yazıya geçirmiş, ardında birçok buluş bırakarak hayata veda etmişti.
Orta Çağ tıbbının büyük ismi İbn-i Sina (Batı’daki adı Avicenna) 980 yılında Buhara yakınlarında doğmuş, 1037 yılında bugünkü İran sınırları içindeki Hemedan’da vefat etmişti. Ciltler halinde ve Arapça olarak kaleme aldığı El-Kanun fi’t-Tıb, Latince ismiyle Canon medicinae, dilimize çevirisiyle Tıbbın Kanunu isimli eseri, çevirileri yapılarak Avrupa ve Asya’daki tıp fakültelerinde ders kitabı olarak yüzlerce yıl okutuldu. Bu eserlerde klasik tıp bilgisini güncelleyerek derlemiş, sistemleştirmiş, kendi bilgi ve tecrübelerini de ekleyerek bir otorite kurmuştu.
865-925 yılları arasındaki yaşamını İran’ın Rey kentinde geçiren Râzî, hem hekim, hem de simyacı, kimyager ve filozoftu. İbn-i Sina’dan önce yaşamış bilginin, kendinden önceki tıp bilgilerini ve bütün tecrübelerini kapsayan Kitâbü’l-Hâvî fi’t-Tıb isimli ciltlerden oluşan büyük eseri 11 dile çevrilerek okutulan bir ders kitabıydı. Kimya biliminin kurucusu olarak bu bilimi de tıbbın hizmetine sokan Râzî, döneminde 200 civarında eser yazmıştı fakat günümüze ancak 59 tanesi ulaşabildi. Bugün İbn-i Sina kadar tanınmıyor olsa da kitaplarının çoğu Avrupa kütüphanelerinin önemli yazmalar koleksiyonunda yer almaktadır.
İspanya’nın Endülüs eyaletinde doğup Fas’ın Marekeş’inde hayatını kaybeden(1126-1198) İbn-i Rüşd, Batı’da bilinen adıyla Averroes günümüzde, büyük filozof Aristo’nun Avrupa’da bile unutulmuş eserlerini tercüme edip yorumlamasıyla ünlüdür. Oysa kendisi Tıp Külliyatı isimli eserinde anatomi, fizyoloji, patoloji, semiyoloji, terapi, hijyen ve tedavi konularını daha ziyade teorik açıdan ele almış ünlü bir hekimdi. Ve tıpkı filozof Aristo gibi tıp bilgini Galen’in eserlerini de önemli şerhler eşliğinde tercüme etmişti.
1,557 okunma